Yüzme Havuzları Hijyenik mi?
Dibini gördüğün su temizdir önermesi yüzme havuzları için geçerli mi?
Şimdi öncelikle yüzme havuzlarının hijyen açsından beklentilerine bakmamız gerekiyor. Suyun temiz olması ve renginin berraklığı, içerisinde insan sağlığına zarar vermeyecek madde olmadığı anlamı taşımıyor maalesef. Her ne kadar sağlımızı ciddi derece olumsuz etkilemeyecek kimyasallar kullanılsa da doğal olmayan yollardan üretilen bu maddelerin fazlalığı ve azlığı ne gibi sorunlara yol açabilir buna bakmamız gerekiyor. Hepimizin bildiği üzere havuz sularında kullanılan madde klor. Ancak sadece kimyasal maddeler klor ile sınırlı değil.
Konu hakkında 2017 yılında yapılmış olan bir derleme çalışması mevcut. Gelin hep beraber inceleyelim.
"Yüzme süresince
maruz kalınan suyun fiziksel, kimyasal ve
biyolojik açıdan kalitesi büyük önem arz
etmektedir. Özellikle havuzu kullanan
yüzücülerin ve havuzda görevli
personellerin sağlıklarının korunması
amacıyla bu kalite parametrelerinin
sürekli olan izlenmesine gerek
duyulmaktadır. Su kaynaklı salgın
hastalıkların sebebi olan patojen
mikroorganizma faaliyetlerinin
önlenmesi ve hastalıkların önüne
geçilmesi için şebeke sularının ve yüzme
havuzlarının sürekli dezenfekte edilmesi
gerekmektedir. Suların
dezenfeksiyonunda en çok klor tercih
edilirken bunun yanında kloramin, ozon,
klor dioksit ve ultraviyole radyasyonu
(UV) v.b. dezenfektan/yöntemler de
etkin bir biçimde kullanılmaktadır."
"Yüzme havuzlarında kullanılan
dezenfektanlar patojen
mikroorganizmaları etkisiz hale
getirirken, doğal organik maddeler
(DOM) ve insan vücut artıkları (İVA; ter ve üre bileşenleri, deri parçaları, saç,
kozmetikler ve diğer kişisel bakım
ürünleri) ile reaksiyona girmesi
sonucunda dezenfeksiyon yan ürünleri
(DYÜ) oluşur. Yapılan çalışmalar
sonucunda, bilinen 700 kadar türü
bulunan DYÜ’lerin bazılarının sitotoksik,
genotoksik ve kanserojenik oldukları
görülmüştür."
"Yüzme havuzlarında en
yaygın kullanılan dezenfektan klordur.
Havuz suları genellikle yüksek sıcaklığa
sahip olduğundan, klor hızla
bozulmaktadır. Serbest bakiye klor
ihtiyacını karşılamak için yüzme
havuzlarında nispeten yüksek dozlarda
klor kullanılması gerekmektedir.
Fazla miktarda klor kullanımı da DYÜ
oluşumunu artırmaktadır."
Kısaca berraklık için başvurduğumuz ve organizmaların çoğalmasını engellemek için kullanılan klor maddesinin fazlalığı, daha çok dezenfeksiyon yan ürünlerinin ve zararlı organizmaların ortaya çıkmasında yol açıyor.
"Yüzme havuzlarında DYÜ varlığı ilk defa
1980 yılında THM oluşumunun
belirlenmesi şeklinde bildirilmiştir. Yüzme havuzlarındaki DYÜ, sürekli
organik yükleme, kullanılan havuz
kimyasalları ve yüksek sıcaklık gibi
faktörlerden dolayı içme sularına göre
nispeten daha yüksek
konsantrasyondadır. Havuzlardaki DYÜ
temel olarak karbon bazlı (K-DYÜ) ve
azot bazlı (A-DYÜ) olmak üzere iki sınıfa
ayrılmaktadır. K-DYÜ; THM ve HAA
gruplarını içeren içme ve havuz suyunda
en sık karşılaşılan yan ürünlerdir. THM'in
uçucu özelliğe sahip olmasından dolayı
havuzlarda hem su ortamında hem de
hava ortamında bulunabilmektedir."
"Yüzme havuzlarının THM
konsantrasyonunun, kaynak suyu veya
kentsel içme sularına kıyasla çok daha
fazla olduğunun görülmesi, mevzuatlara
THM limitlerinin girmesinde etken
olmuştur. İngiltere, Finlandiya ve Dünya
Sağlık Örgütü maksimum THM
konsantrasyonunu 100 µg/L olarak
belirlemiştir [34]. Belçika’da ayrıca
maksimum kloroform değeri (toplam
THM yerine) 100 µg/L’dir. Buna paralel
olarak, Fransa’da toplam THM değerinin
100 µg/L’yi geçmemesi tavsiye
edilmektedir. Almanya’da (DIN 19643)
maksimum THM konsantrasyonu bütün
havuzlar için 20 µg/L iken İsviçre’de bu
değer sadece kapalı havuzlar için 30 µg/L
olarak belirlenmiştir. Danimarka’da
havuz türüne bağlı olarak toplam THM
değeri 25 ya da 50 µg/L’dir [35].
Ülkemizde ise henüz yüzme
havuzlarındaki DYÜ sınırlaması ile ilgili
herhangi bir düzenleme yapılmamıştır."
DYÜ oluşumunun yanı sıra, başlıca idrar, ter, kir, tükürük, vücut
hücreleri (cilt hücreleri, saç vb.) ve
kozmetiklerden (güneş kremleri,
losyonlar, sabun artıkları gibi sentetik
kimyasallar) İVA oluşumu ortaya çıkmaktadır. Özellikle
amonyak, üre, çeşitli amino asitler, kreatinin, sitrik asit, ürik
asit, glukonik asit ve sodyum klorür gibi
idrar ve ter bileşenleri yüzücülerden
salınan ana bileşenlerdir. Amonyak ve kreatinin yüzme havuzlarına
salınan en yaygın bileşiklerdir.
" Chawdhury, Judd ve
Black’in 2000 yılında yaptıkları
çalışmada, üre ve ter
konsantrasyonunu sırası ile 50 mL/L ve
200 mL/L olarak bulmasından yola
çıkarak yaptığı basit bir işlemle; olimpik
havuzun 1000 m3 kadar su aldığı göz
önüne alındığında, havuzda 50 litre idrar
ve 200 litre ter olduğunu göstermiştir."
Araştırmaların devamında kapalı yüzme havuzu ile açık yüzme havuzları arasında DYÜ oluşumları bakımından farklılıklar ve sağlık açısından riskleri de ön plana çıkmaktadır.
"Yüzme havuzunun kapalı veya açık tipte
olması; su ve hava fazında bulunan DYÜ
türü ve konsantrasyonlarını doğrudan
etkilemektedir. Açık yüzme havuzları dış
ortamlardan gelecek kirleticilere karşı
savunmasızdır ve çeşitli DYÜ öncülleri
rüzgar veya yağışlarla beraber yüzme
havuzuna karışabilmektedir. Bu durum
açık yüzme havuzlarında öncül
miktarının artmasına yol açarak DYÜ
oluşum potansiyelinin artmasıyla
sonuçlanmaktadır. Ancak kapalı yüzme havuzlarında havalandırma sistemlerinin tam hızlarda çalışmaması klor bileşenlerinin solunmasına sebep olmaktadır."
O zaman klor kullanımını bırakalım ve EGMO teknolojisi ile temizleme yöntemine geçelim. Aslında bu nispeten daha iyi bir sistem olarak düşünülse de araştırmalar tam tersini söylemektedir.
"Suların dezenfeksiyonunda yukarıda
sayılan dezenfektanlar dışında,
elektriksel olarak üretilen karışık
oksidantlar (Electrochemically
Generated Mixed Oxidants; EGMO)
teknolojisi de kullanılmaktadır.
EGMO teknolojisi elektrolitik hücrelerde
tuz (3000-6000 mg/L), su ve elektriğin
kombinasyonu ile
gerçekleştirilmektedir. Elektrolitik
hücrelerinde 240-400 V’luk bir gerilim
uygulanmaktadır. EGMO tarafından
üretilen birincil oksidan HOCl
formundaki klordur. Çeşitli
çalışmalar, EGMO tarafından üretilen
birincil oksidanın klor olduğunu ortaya
koymuştur. Klorun baskın
oksidan olmasından dolayı, EGMO ile
yapılan dezenfeksiyon işlemi, klor
dezenfeksiyonu ile benzerlik
göstermektedir."
Direk deniz suyu kullansak nasıl olur acaba? Hem bu kadar kimyasala da ihtiyaç duymayız.
Deniz suyu doğal bir ortam olduğu için, genellikle kimyasal içermez. Ancak, deniz suyunun temizliği bulunduğu bölgeye göre değişir. İnsan faaliyetleri, sanayi atıkları veya gemi trafiği gibi faktörler deniz suyunu kirletebilir. Deniz suyu, doğal olarak bakteri, alg ve diğer mikroorganizmalar içerir. Bu mikroorganizmaların miktarı ve türü, denizin sıcaklığı, akıntılar ve çevresel koşullara bağlıdır. Özellikle sanayi bölgeleri, liman kentleri, körfezler su kirliliği bakımından yüksek olduğu göz önüne alındığında durum daha da vahim sonuçlar doğurabilir.
Sonuç olarak bakıldığında su hijyeni; berraklık, kokusuzluk ve şeffaklık olarak duyu organlarımızla karar verebileceğimiz bir durum değildir. Havuz sistemlerinin düzenli bakımları ve su tahlillerinin iyi yapılması sonucunda sağlığımızı önemli ölçüde etkileyecek bir durum ile karşılaşılmayacaktır. Sağlık Bakanlığına bağlı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü havuz sularının temiz tutulması için sürekli ve sıkı bir takip yapmaktadır. Yüzme havuzları için belirlemiş olduğu referans tablosuna göre havuzların kullanıma açık tutulup tutulamayacağına karar vermektedir. Ancak yine de bilmediğimiz, güvenmediğimiz yerler de yüzmek sağlınızı etkileyebilir.
Editör
Kaynaklar
Harman, B. İ., Tanaçan, E., Genişoğlu, M., Kaplan Bekaroğlu, Ş. Ş., vd. (2017). Yüzme Havuzlarında Karbon Bazlı Dezenfeksiyon Yan Ürünlerinin Oluşumu. Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Fen Ve Mühendislik Dergisi, 19(55), 63-78.
Yorumlar
Yorum Gönder